Çiçeği burnunda hayatlara hayal kurduk, büyüdük ama küçük kaldık

Başlığımız ilginç bir konu, özel seçtik bu konuyu, büyüyüp de küçük nasıl kaldık, nasıl başardık küçük kalmayı.

Çiçeği burnunda hayatlara hayal kurduk, büyüdük ama küçük kaldık
Editör: adalet.tv
23 Haziran 2020 - 17:00
Reklam

Büyüdük, yıllar geçti büyüdük. Parmaklarım bu yazıyı yazarken klavye tuşlarına basarken bile büyüdüm. Büyüdüm derken de büyüdüm, sizler de bu yazıyı okurken büyüdünüz. Zaman akıyor, durduramıyoruz, büyümeye devam ediyoruz. Zaman kavramı her evrende, her gezegen de farklılık gösterse de biz kendi zaman çizelgemizde büyüdük. Peki ya biz büyürken nasıl küçüldük, nasıl başardık akan zaman içerisinde küçülmeyi. Biraz kafa yoralım, büyümeyi engelleyemiyoruz peki ya küçülmeyi durdurabilir miyiz? Evet! Der gibisiniz. Sesinizi duyuyorum. Dudaklarınız kapalı kalsa da kalbiniz "ben küçülmedim, yazar bey kendi adına konuş" der gibi. Size nasıl küçüldüğümüzü anlatacağım, can kulağıyla dinleyin.

Küçülmek, ekonomik anlamda küçülmek, manevi anlamda küçülmek, insani anlamda küçülmek. Ekonomik anlamı konuşmayacağım bile, çünkü ben bir ekonomist değilim ve bu satırları okuyan sizlerin ekonomik gücünü de bilmiyorum. Umarım hep iyi birer ekonomiye sahip olursunuz çünkü bu yazıyı okumak için sahip olmanız gereken internet bile ekonomik karşılığı olan bir değer. Neyse konumuza gelelim, bizler nasıl küçüldük.

Sevgili okurlarım bizler sokak da yürürken yanımızda geçen binlerce insanın dünyasına temas etmedik, uzak durduk, kaçtık, kendimizi sakladık. Dahil olduğumuz zamanlar ise kendi çıkarlarımız için dahil olduk, bireysel düşündük, karşılık bekledik, vicdanımız mutlu olsun diye attığımız her adım karşılıklıdır. Bencilcedir. Yol'da yürüdük küçüldük, eve geldik küçüldük, bencilleştik, vicdanımız sakin kalsın fikri dışında hiçbir şey yapmadık, yapamadık. Vicdanımız el vermedi! Ah o vicdanımız!

Yardım ederken kaç kişi en sevdiği kıyafetini verdi? Dostumuza değil, gerçek ihtiyaç sahibine, kaçımız ihtiyaç sahibi bir küçük çocuğa cebimizdeki en en büyük para birimini hiç düşünmeden verdik. Doğruya bozuk paralar ne güne duruyor. Hem iyilik yapacağız, hem o metallerin cebimize zarar vermesini engelleyeceğiz, bozuk paranın sesi bile bozuk. Bak işte ne kadar ucuza vicdanımızı rahatlattık, bu kadar ucuz yani vicdanımızı satın almak. Kendi vicdanımızı bir kaç kuruşa satın aldık, sahte bir mutluluk... Sahte bir tebessüm. Dilenciye verilen 1 tl karşılığında duyduğumuz mutluluğun ekonomik karşılığı inanın 1 tl'den daha fazla. Biz 1 tl verip kahraman olduk, ama inanın 1 tl verdiğiniz kişi sizi kahraman yapıyorsa ona daha fazlasını borçlanmışız demektir. İşte bu borçlanmayı göremiyorsak küçülmüşüz be güzel okurlarım. Küçülmüşüz. Büyürken küçülmüşüz.

Ben de inanırdım "insan kendi vicdanını kandıramaz" diye, ama yanıldım, satır aralarında 1 tl verip dünyayı kurtarmış hisleriyle kendi vicdanımı kandırdım. Kandım. Siz de kandınız. Şapkamızı önümüze koyalım, yanıldık.

Bu mevzuyu ucuza kapatmış olmamız ekonomik olarak bir büyüme, bu büyüme de geçen zaman da bir büyüme, ama dönüp arkaya bakıldığında kocaman deliksiz ve sıfır hata ile bir küçülme.
Yarın sabah büyümek için bir adım atabilirsin, dilenciye para vermeden veya bir ihtiyaç sahibine en sevdiğin kıyafeti vermeden bu klişelerin dışında bir büyüme bekliyorum senden, eğer bunu başarabilirsen vicdanının efendisi olacaksın. Efendi olmak zordur bunu da sakın unutma. Yine çok imla, noktlama hatası yaptım, kusura bakma.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum