Terör örgütü FETÖ, devletin önemli birimlerine böyle sızmış

FETÖ'nün devlet içerisine nasıl sızdığı, ve nasıl bir yapılanma oluşturduğu ayrıntılarıyla ortaya çıkarıldı. FETÖ'nün TSK ve Yargı başta olmak üzere devlete sızma taktiklerini sizler için analiz ettik.

Terör örgütü FETÖ, devletin önemli birimlerine böyle sızmış
Editör: adalet.tv
01 Haziran 2021 - 21:23
Örgütün sözde lideri Fetullah Gülen’in 1970’lerin sonunda başlattığı uzun vadeli projenin ilk halkasını eğitim oluştururken, tedrisattan geçenler başta Emniyet, Yargı, TSK ve Mülkiye olmak üzere, devletin önemli kademelerine yerleştirilmiş, bir kısmı ise “işadamı” olmaya aday gösterilmiştir. Örgüt bir yandan eğitimle kadro yetiştirip, bir yandan da diğer alanlarda etkinliğini artırmıştır. 

Örgütün sözde lideri Fetullah Gülen ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş; bu nedenle, mevcut sistemi yıkmak yerine, devletin tüm kurumlarını ele geçirmeyi hedeflemiştir. 

FETÖ/PDY, yurt içinde ve yurt dışında çok miktarda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane, öğrenci yurdu, yayın organı, gazete, TV istasyonu, faizsiz finans kurumu, sigorta şirketi ve radyo istasyonunu denetim altında bulundurarak; amacına uygun planlı, programlı ve gizli olarak faaliyetlerini yürütmüştür. 

“Hizmet ve  eğitim hareketi” olarak görünmesine rağmen, FETÖ/PDY’nin paralel kadrolaşma hedefinin “Askeri” ve “Stratejik” birimlere yöneldiği; gücün, stratejik bilginin ve paranın olduğu her yerde örgütlendiği" görülmektedir. 

Örgütün, devlet yapılanması içerisinde en güçlü olduğu alanların başında, güçlü bir istihbarat ağına sahip olması gelmektedir. Örgütün sözde liderinin kamuoyuna yansıyan bazı konuşmalarında, örgütün hedeflerine ulaşması için gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin olarak örgüt mensuplarına aktardığı talimatlara göre, düşmanlardan bir adım önde olmak için istihbarat en önemli unsurdur, gerekli büyüklüğe, olgunluğa ve uygun şartlara ulaşmadan saldırıya geçilmemelidir, yeterli güce ulaşana kadar ılımlı gözükmeli ve alttan alınmalıdır, harekete geçmeden önce plânlama yapılmalı, plânsız hiçbir iş yapılmamalıdır, strateji ve taktikler kimseye söylenmemelidir, hatta bazı strateji ve taktikleri işin başında bulunan tek insan bilmelidir, nihai hedefe ulaşmak için her yol mübahtır.

Bu kapsamda, kamu kurumlarında çalışan örgüt mensupları elde ettikleri bilgileri örgüte aktarmakta ve toplanan bütün bilgiler yukarıda birleştirilerek, büyük bir havuz oluşturulmaktadır. Örgüt, hedeflerine ulaşmak için bu havuzdaki bilgi ve belgeleri, örgüt lideri Fethullah Gülen'in de bilgisi ve onayı ile amaca uygun hale getirerek hasım cephedeki kişi ve kurumlar aleyhinde kullanmaktadır. "Fuatavni " isimli twitter kullanıcısı bu konunun somut örneğidir. Süreç, önce olayın kendilerine yakın medyaya sızdırılması ve kamuoyu oluşturulması ile başlamaktadır. FETÖ/PDY; Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek, “güvenlik bürokrasisi” ve “istihbarat” alanında bir ağ oluşturma yoluna gitmiştir. Bu kurumların yanı sıra, bu yapının paralel bir örgütlenmeye giderek istihbarat ağına katmaya çalıştığı kurumlar arasında “TÜBİTAK”, "BTK" ve "TİB" gibi kurumlara özel önem verilmiş, TÜBİTAK'da yer alan  “Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi”ndeki kadroları sayesinde, devletin üst düzey siyasileri ve bürokratlarınca kullanılan kriptolu telefonların dinlendiği ortaya çıkmıştır. 

Örgütün genel itibariyle tüm devlet birimlerinde özellikle devletin savunma mekanizmasını üstlenen Adalet, Emniyet ve Silahlı Kuvvetlerde örgütlenme yoluna gittiği, burada devletin hiyerarşik yapısı dışında ayrı bir hiyerarşik yapı oluşturdukları, bu örgütün lideri olan Fetullah Gülen'in yapmış olduğu konuşmalardan anlaşıldığı üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren kadroların, sızmak veya satın alınmak gibi gayrımeşru suretle, ele geçirilerek etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı açığa çıkmıştır. 

Yargı teşkilatı irdelenecek olursa; 1990 yıllarından itibaren örgüt evlerinde yetişen elemanlarının hakim ve savcılığa yönlendirilmeye başlandığı, 2010 Anayasa değişikliğine kadar hakim ve savcılar üzerinde etkisi olan Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde, Teftiş Kurulu Başkanlığında ve  Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde yoğun bir kadro oluşumuna gidildiği, müfettişler aracılığı ile örgüt elemanı olan hakim savcılara yüksek not verilerek emsalleri ile aralarında fark yaratıldığı, yine Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile hakim savcılar hakkındaki şikayetin istenildiği şekilde sonuçlandırıldığı, ayrıca Personel Genel Müdürlüğü aracılığı ile dönemin HSYK üyelerinin düşünce yapısına uygun olarak üyeler ile örgüt elemanlarının irtibatı sağlanarak unvanlı atamaların yapıldığı, 2005 tarihinde yürürlüğe giren ve CMK m.250 ile kurulan Özel Yetkili Mahkeme Hakim ve Savcılarının özellikle örgüt üyeleri arasından gizlilik esasına uyularak atanmalarının sağlandığı,

Emniyet ve Yargıya yerleştirdikleri örgüt üyeleri ile ülkenin yargı sistemini tamamen kendisine hizmet eder hale getirdiği, adeta devlet içinde paralel bir yargı ve polis teşkilatı kurduğu, bu kurumları ile iş adamların sahte soruşturmalar ile sindirildiği, askerler ve bürokratların tutuklandığı, insanların özel görüntüleri ve konuşmalarının usulsüz olarak elde edildiği ve örgütün medya kanallarında servis edilerek bir korku imparatorluğu kurulduğu, yerelde bu örgüte mensup kişi ve kurumlar aleyhine, terör suçu dışında her hangi bir soruşturma ve kovuşturma yürütme girişiminde bulunulmasında dahi, örgütün sorumluları tarafından hiyerarşik düzene uygun bir şekilde bu durum üstlere iletilerek, bizzat bu yargı mensuplarının  uydurma şikayet ve soruşturmalarla karşı karşıya bırakıldığı, aslında kamunun tüm alanlarında örgüte dokunan ya da dokunmaya teşebbüs edenlerin, bu yapının devlet içindeki gizli gücünün devreye girmesiyle adli ve idari soruşturmalara, haksız tayin ve görev değişikliklerine sebebiyet verildiği  bilinen bir gerçektir. 

FETÖ/PDY mensubu olmayan kamu çalışanlarına haksız yere birtakım idari cezalar verilmesi ya da davalar açmak suretiyle önemli görevlere gelmelerinin engellenmesi, sicillerinin bozularak yükselmelerinin önüne geçilmesi, yükselme sınavlarında kopya çekilmesi, şahıslar hakkındaki soruşturma dosyalarının ve ses kayıtlarının dava sonuçlanmadan algı operasyonları yaratmak amacıyla kamuoyuna el altından sızdırılması, Devletin gizli bilgi ve belgelerinin yayınlanması,
Devletin imkânlarını kullanmak suretiyle FETÖ/PDY lehine istifade etmek üzere bilgi, belge ve görüntü temin edilmeye çalışılması, Devletin gizli arşivlerinde bulunması gereken bilgi ve belgelerin ilgili kurum dışına çıkartılması, FETÖ/PDY’nin “Altın Nesil” adıyla yetiştirip kamu kurum/kuruluşlarına yerleştirdiği mensuplarının bazı eylemleri olarak ilk etapta akla gelmektedir. Örgüt, bu eylemlerle, kendisinden olmayanların önünü kesmiştir. FETÖ/PDY mensubu olmak, bazı kurum ve kuruluşlar içerisinde üst düzey görevlere gelebilmek için asli şart haline gelmiş olup, örgüte biat eden ve verilecek her türlü görevi yerine getirmeyi kabul eden şahıslar, en üst görevlere çıkartılmışlar, bu şekilde önünde durulamaz, durdurulamaz bir korku imparatorluğu oluşturmuşlardır. 

Örgütün çok büyük bir camiaya sahip olduğu düşüncesi ile artık önlerinde kimsenin duramayacağı fikrine kapıldığı, yaşadıkları özgüven patlamasının neticesi olarak 2007 yılından beridir devletin güvenliğinin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde kendilerine muhalif olan subayları pasivize edebilmek ve yerlerine kendi yetiştirdikleri kadroları getirebilmek için kendi uydurdukları deliller ile operasyon yaptıkları, bu şekilde yüzlerce subayın hayatını kararttıkları anlaşılmıştır.

Yargı organlarının hukukun sınırlarını aşarak yaptığı uygulamaların kişi mağduriyetlerine yol açtığı, kişileri intihara sürüklediği, bazı mağdurların cezaevinde hastalığa yakalandığı veya intihar ettiği, uzun tutukluluk ve yöntemi hukuki olmayan davaların kişilerde psikolojik çöküntüye, depresyona yol açtığı, savunması hukuka uygun şekilde alınmayan ve yaptığı savunmaya itibar edilmeyen, iftiraya uğrayan, sahte delil oluşturulup hakkında adli soruşturma yapılan insanların üzerinde kamu gücünün cebren kullanıldığı, Devletin kamu gücünü kendi çıkarına kullanan örgütün hukuku, amacına araç haline getirdiği, emrindeki hakim ve savcıların hukuka ve vicdanına göre karar vermek yerine örgüt abilerinden, yöneticilerinden gelen emirleri uyguladığı, örgüt hiyarerşisinin devlet hiyerarşisini gölgeleyip kaldırdığı, kamu yararı yerine örgütün yararının gözetildiği görülmektedir. 

Fetullahcı Terör Örgütü emrindeki yargı, emniyet, askeriye mensuplarını kullanarak kişilerden himmet toplamış, örgütün taleplerine karşı gelen kişiler bir suç veya terör örgütü ile ilişkili gösterilmiş ve örgüt elindeki silahlı kamu gücünü kullanarak tutuklamalar yapmıştır. Örgüt ekonomik kaynak toplamak için iş adamlarını takibe almıştır. Hedefine aldığı iş adamları hakkında bilgi ve belge toplamış, elinde bulunan bilgileri şantaj olarak kullanmış, takipler ve usulsüz dinlemeler sırasında elde edilen bilgiler kullanılıp sahte delillerle soruşturmalar yaptırılarak kişiler hapse attırılmış, kumpas ve şantaja boyun eğen iş adamları haraca bağlanmıştır. 

2014 HSYK seçimlerinde birbirinden bağımsız görünen adayların ve yargı teşkilatında hiç tanınmayan bazı adayların bile 4500 civarında oy aldığı, bağımsız görünen adayların tanıtım büroşürlerinin aynı merkezden postaya verildiği görülmüştür. Öte yandan örgüte mensup, örgüt yararına soruşturma ve kovuşturma yapan hakim ve savcıların yurt dışına kaçırıldığı ve orada örgütün desteği olmadan barınmalarının mümkün olmadığı açık bir gerçektir. 

Yargının devlet ve toplum hayatında kesin belirleyici ve son karar verici olmasının örgütün işini kolaylaştırdığı, örgütün, yargıyı her açıdan etkin bir silah olarak kullandığı, sadece rakiplerini bertaraf etmek için değil, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliğini artırmak, toplumu kontrol etmek, herkesle ilgili bilgi toplamak, ticari faaliyet alanlarını ve kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak ve kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak için de bir araç olarak kullandığı, yargının, soruşturma unsurlarıyla, alt yapısıyla ve polisle desteklendiğinde örgütün kullanabileceği muazzam bir silaha dönüştüğü, yüksek yargıdaki değişimle örgütün elindeki bu silahın etki alanının zirve yaptığı, yargıyı tekelinde ve yedinde tutan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, kendisine engel olacağını düşündüğü hâkim-savcı, asker, emniyet personeli, mülki amirler ve diğer kamu personeli hakkında uydurma tahkikatlar, tutuklamalar yaparak saf dışı bıraktığı, bu yolla aynı zamanda diğer kişilere de gözdağı verdiği, silahlı kuvvetler mensupları ile ilgili uydurma soruşturmalar, toplu tutuklama ve davalarla TSK’nın etkisiz hale getirildiği, böylece kendi örgüt mensuplarının terfi etmesinin yolunun açıldığı, neticeten örgütün ceza ve hukuk davalarında en büyük belirleyici güç olduğunu gösterdiği anlaşılmaktadır.
adalet.tv / analiz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum