Tarafların karşılıklı olarak boşanma davası açtığı olayda, ilk derece mahkemesi, her iki eşin de çeşitli kusurlarının olduğunu belirledi. Ancak özellikle erkek eşin, tanıkların huzurunda ve alenen “boş ol, boş ol, boş ol” demesi, mahkemece ayrı bir kusur unsuru olarak değerlendirildi. Bu davranışın evlilik birliğini zedelediği kanaatine varılarak, çiftin boşanmasına karar verildi. Konu Yargıtay'da neticelenince ulusal basında haber oldu ve büyük ilgi gördü.
Bilindiği üzere eşler kendi aralarında espiri yaparken bile “boş ol” demektedirler. Davada mahkeme kararı sonrası, "boş ol" diyen eşin avukatı kararı istinaf mahkemesine taşıdı. Ancak, istinaf incelemesi neticesinde, itiraz yerinde görülmeyerek talep reddedildi. Bu gelişmenin ardından, dosya temyiz yolu ile Yargıtay'a taşındı.
Dosya üzerinde yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, olayın tanık beyanları ve diğer deliller ışığında değerlendirmesini yaptı. Üçüncü kişilerin önünde bu şekilde davranan eşin, evlilik birliğine zarar verdiği ve boşanma sürecinde kusurlu olduğu yönünde hüküm kuruldu.
Bu karar, özellikle eşler arası saygı ihlali ve toplum önünde küçük düşürme gibi davranışların boşanma davasında nasıl değerlendirileceğine dair emsal oluşturacak nitelikte.
Adalet Bakanlığı’nın son yayımladığı istatistiklere göre:
2023 yılı itibarıyla Türkiye genelinde yaklaşık 182 bin boşanma davası açıldı.
Bu davaların %60’ında, taraflardan en az birinin fiziksel ya da psikolojik şiddet iddiası yer aldı.
En fazla boşanma davası ilk 5 evlilik yılı içinde açılıyor.
2023’te en çok boşanma davası açılan iller sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa oldu.
Boşanma davalarının %80’inden fazlası anlaşmalı şekilde sonuçlandırılırken, çekişmeli boşanmalarda ortalama yargılama süresi 15 aya kadar uzayabiliyor.
Tanıklar huzurunda eşine “boş ol, boş ol, boş ol” demek, Yargıtay’a göre küçük düşürücü ve aşağılayıcı bir davranış sayılarak boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
Eşin, diğer eşe fiziksel görünümü üzerinden sürekli eleştirilerde bulunması (“şişmansın”, “çirkinsin” gibi), kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmiş ve boşanma nedeni sayılmıştır.
Hiçbir sağlık veya zorlayıcı neden olmaksızın eşle cinsel ilişkiye girmemek ve bunu reddetmek, evlilik görevlerinin ihlali sayılmış ve boşanma nedeni kabul edilmiştir.
Yargıtay, erkeğin çalışmaması ve kadının ailesinden sürekli maddi destek alınmasını normal görmesini, ekonomik şiddet olarak nitelendirmiş ve bu durumu boşanma gerekçesi saymıştır.
Eşin sosyal medyada başka kadın veya erkeklerle uygunsuz şekilde yazışması ya da fotoğraflar paylaşması, “sadakatsizliğe zemin hazırlayan davranış” olarak değerlendirilmiş ve boşanmaya gerekçe yapılmıştır.
Şiddet uygulamasa bile, sürekli sinirli olmak, bağırmak, eşyaları kırmak gibi davranışlar psikolojik şiddet olarak kabul edilmiş ve boşanma nedeni sayılmıştır.
Yargıtay, eşin kişisel bakım yetersizliğini hakaretle dile getirmeyi değil, uygun bir dille çözmeye çalışması gerektiğini belirterek, aşağılayıcı ifadeleri kusur olarak değerlendirmiştir.
Önemli konularda (çocuk eğitimi, taşınma, finansal kararlar gibi) eşinden habersiz kararlar almak ve uygulamak da Yargıtay tarafından boşanma nedeni olarak kabul edilmiştir.
Bir eşin, diğer eşin rızası olmadan sürekli ailesiyle yaşamakta ısrar etmesi ve evliliği bu sebeple yıpratması, mahkeme kararlarına göre kusurlu davranış sayılmıştır.
Yargıtay, evcil hayvan istemeyen eşe rağmen eve hayvan alınmasını ve bu konuda sürekli tartışma çıkmasını da evlilik birliğini zedeleyici davranış olarak değerlendirmiştir.