14214,51%-0,10
42,80% 0,02
50,29% 0,26
6075,15% 1,74
9754,73% 1,17
Avukat Bülent Cansu, Türkiye’de uyuşturucu suçlarıyla mücadelede izlenen ceza politikalarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Cansu’ya göre mevcut tablo, uyuşturucu ekonomisinin asıl aktörlerini değil, zincirin en görünür ve en zayıf halkalarını hedef alan bir adalet anlayışını yansıtıyor. Bu durumun, kamuoyunda “etkin mücadele” algısı yaratmasına rağmen, suçun merkezine dokunmadığını savundu.
Son dönemde özellikle tanınmış kişilere yönelik uyuşturucu kullanımı iddiaları üzerinden başlatılan seri soruşturmaların kamuoyuna açık biçimde yürütüldüğüne işaret eden Cansu, bu uygulamaların masumiyet karinesini zedelediğini ifade etti. Uyuşturucu kullanımıyla ilgili soruşturmaların elbette yapılması gerektiğini vurgulayan Cansu, “Ancak toplumun beklentisi vitrine oynayan operasyonlar değil, suç ekonomisinin çekirdeğini dağıtan kalıcı bir mücadeledir” dedi.
Cansu’nun değerlendirmeleri, Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın 2025 Uyuşturucu Raporu’nda yer alan 2024 verileri üzerinden şekilleniyor. Buna göre 2024 yılında Türkiye genelinde 61,5 ton esrar, 33,8 ton metamfetamin, 4,3 ton eroin ve 3,1 ton kokain ele geçirildi. Ayrıca milyonlarca adet sentetik ecza, ecstasy, captagon ve kenevir bitkisi yakalandı. Ancak uluslararası kurumların – Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) ve Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (INCB) – ortak kabullerine göre, piyasaya sürülen uyuşturucunun yalnızca küçük bir bölümü yakalanabiliyor.
Bu uluslararası oranlar dikkate alındığında, ele geçirilen uyuşturucu miktarlarının gerçek piyasanın yüzde 5 ila 15’ini yansıttığı belirtiliyor. Cansu’ya göre bu da Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla uyuşturucu hacminin yüzlerce tonla, sentetik hapların ise milyarlarca adetle ifade edilebileceğini gösteriyor. “Yakalanan rakamlar yüksek görünse de buzdağının yalnızca görünen kısmıyla karşı karşıyayız” değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Cansu, uyuşturucu operasyonlarında yakalanan şüphelilerin ezici çoğunluğunun sokak satıcıları ve taşıyıcılardan oluştuğunu belirterek bunun nedenlerini de sıraladı. Sokak düzeyindeki faillerin daha görünür ve korunmasız olduğunu, büyük organizasyonların ise çok katmanlı yapılarla kendilerini soruşturmalardan izole ettiğini söyledi. Ayrıca operasyonel başarının çoğu zaman yakalama sayısı ve ele geçirilen madde miktarıyla ölçülmesinin, kolluk güçlerini alt seviyeye yönelttiğini ifade etti.
Resmi verilere göre 2024 yılında Türkiye genelinde 309 binin üzerinde uyuşturucu olayı meydana geldi ve yaklaşık 375 bin şüpheli hakkında işlem yapıldı. Bu olayların büyük bölümünün, yani yüzde 80’den fazlasının, “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak veya satın almak” suçundan oluştuğu görülüyor. Uyuşturucu imal ve ticareti kapsamında değerlendirilen dosyaların oranı ise yüzde 15’in altında kaldı.
Ceza infaz kurumlarındaki tablo da Cansu’nun eleştirilerini destekler nitelikte. 2024 yılı itibarıyla cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların yaklaşık yüzde 39’unun uyuşturucu bağlantılı suçlardan dolayı içeride olduğu belirtiliyor. Ancak Cansu, bu kişilerin neredeyse tamamının alt düzey failler olduğunu, kamuoyunda “baron” olarak tanımlanan büyük organizatörlerin cezaevlerinde yer almadığının öngörülebileceğini dile getirdi.
Cansu, mevcut mücadelenin “bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle uğraşmak” anlamına geldiğini vurgulayarak, uzun soluklu teknik takiplerin ve zincirin tamamını hedef alan soruşturmaların eksikliğine dikkat çekti. Bu tür kapsamlı dosyaları yürütebilecek özel bir savcılık yapılanmasının bulunmadığını da sözlerine ekledi.
Sonuç olarak Avukat Bülent Cansu, uyuşturucu ile mücadelede zayıf halkalar üzerinden kurulan adalet anlayışının, büyük suç örgütlerinin servetlerini ve dokunulmazlıklarını pekiştiren bir yanılsama yarattığını savundu. Kalıcı çözümün ise ancak suç ekonomisinin tepesine odaklanan, finansal ve örgütsel yapıları dağıtan bir stratejiyle mümkün olabileceğini ifade etti.