9450,87%0,02
39,71% 0,30
46,10% 0,20
4256,11% 0,62
6791,55% 0,00
FETÖ / PDY'nin en büyük operasyonlarından biri, hakimlik ve savcılık sınavlarının sorularının çalınması ve örgüt üyelerinin bu sorularla sınavlarda haksız bir şekilde başarıya ulaşmasıdır. Bu olay, hem Türkiye'nin hukuk sistemini hem de toplumun güvenini derinden sarsan bir gelişme olmuştur.
Bu yazıda, FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavı sorularını nasıl çaldığını, bu olayın adalet sistemine etkilerini ve örgütün bu tür yolsuzluklarla nasıl yapılandığını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
FETÖ'nün, özellikle 2000'li yılların başında, Türkiye'nin eğitim ve kamu kurumlarına sızma stratejisi kapsamındaki en büyük hedeflerinden biri de adalet sistemiydi. Örgüt, hakim ve savcı olmayı hedefleyen üyelerini, kamuya ait yükseköğretim kurumlarında eğitim aldırarak ve sınavları kendi lehine çalarak sisteme yerleştirdi. Bu operasyonların en belirgin örneklerinden biri ise hakimlik ve savcılık sınavlarına yapılan müdahalelerdir.
FETÖ, yıllarca devletin bürokratik yapısına, yargı organlarına ve polis teşkilatına sızmayı başarmıştır. Bu süreçte, 2010'lu yıllarda hakimlik ve savcılık sınavlarının sorularının sızdırılması, örgütün önemli bir stratejisi haline gelmiştir. FETÖ, sınav sorularını önceden temin ederek, kendi üyelerine ve müttefiklerine, adalet sistemine kolayca yerleşme fırsatı sunmuştur.
FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarına müdahalesi, yalnızca adalet sisteminin zedelenmesine neden olmakla kalmamış, aynı zamanda yıllarca süren bir yolsuzluk ve haksız rekabet ortamının oluşmasına yol açmıştır. Örgüt, devletin kadrolarını ele geçirmek amacıyla, sınav sorularını çalarak kendi üyelerine avantaj sağlamıştır.
Bu sorular, sınavın yapılacağı gün veya öncesinde çeşitli yollarla örgüt üyeleri tarafından elde edilmiştir. Bu tür usulsüzlükler, sadece adaletin sağlanmasında görevli olan kişilerin niteliksiz ve haksız bir şekilde göreve gelmesine yol açmakla kalmamış, aynı zamanda toplumda büyük bir adaletsizlik duygusu yaratmıştır. Örgüt üyeleri, haklarında yapılan soruşturma ve davalarda, çoğunlukla kendi çıkarlarını gözetmiş ve doğru kararlar almak yerine, örgütün taleplerine uygun hareket etmişlerdir.
FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarına sızması, Türkiye'nin hukuk sistemini derinden etkilemiştir. Adaletin sağlanmasında görevli olan bu kişilerin, hakikat arayışından çok, örgütsel çıkarları gözetmeleri, yargı süreçlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle büyük davalarda, adil kararlar verilmesi yerine, FETÖ'nün çıkarlarına hizmet eden kararlar verilmiştir.
Bu durum, toplumda büyük bir güven bunalımına yol açmış ve vatandaşların adalet sistemine olan güvenini sarsmıştır. Örgüt üyelerinin hakim ve savcı olarak görev alması, suçluların korunması ve masumların mağdur edilmesi gibi ciddi problemlere yol açmıştır. Adaletin temel ilkelerinden biri olan tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri, FETÖ'nün bu müdahaleleriyle zedelenmiştir.
Bunun yanı sıra, FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarına müdahalesi, adalet sistemindeki liyakat anlayışını da zayıflatmıştır. Hakim ve savcı olarak görev yapacak kişilerin sadece sınav soruları aracılığıyla değil, aynı zamanda diğer pek çok yolsuzluk ve müdahale yöntemiyle sisteme sızmaları, profesyonel yargı alanındaki kaliteyi de olumsuz etkilemiştir.
FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarıyla elde ettiği güç, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimiyle doruk noktasına ulaşmıştır. Darbe girişimi sırasında, örgütün adalet sistemindeki etkinliği, askeri ve sivil alandaki güçle birleşerek Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devleti yapısını tehdit etmiştir. Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından, FETÖ'nün devletin çeşitli kurumlarına yerleştirdiği üyeler tek tek ortaya çıkmış ve büyük bir temizlik başlatılmıştır.
Bu süreç, FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarını çalma eylemlerinin de açığa çıkmasını sağlamıştır. Bu sorgulamalar sırasında, sadece adalet sistemindeki pek çok kritik görevlinin örgütle bağlantısı olduğu anlaşılmakla kalmamış, aynı zamanda devlete sızan bu üyelerin, birçok yargı kararını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdikleri de görülmüştür.
FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarına müdahalesi, adalet sisteminde büyük bir yara açmış olsa da, 15 Temmuz sonrasında başlayan temizlik süreci, bu yapının büyük ölçüde ortadan kaldırılmasını sağlamıştır. Ancak, bu süreç uzun yıllar almış ve yargıdaki yapısal değişiklikler, büyük bir çaba ve dikkat gerektirmiştir. Ayrıca, FETÖ üyelerinin sızdığı adalet sistemindeki kişilerin de tek tek tespit edilip görevden alınması, bu sorunun tamamen ortadan kalkması için önemli bir adımdı.
Bugün, FETÖ'nün adalet sistemindeki etkileri büyük ölçüde silinmiş olsa da, bu olay, hukuk sisteminin ne kadar hassas olduğunu ve dışarıdan yapılacak her türlü müdahalenin ne kadar büyük tahribata yol açabileceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Hukukta liyakat ve adaletin sağlanması için, daha fazla şeffaflık ve denetim gereklidir.
FETÖ'nün hakimlik ve savcılık sınavlarına yaptığı müdahale, sadece bir sınav sorusunun çalınmasından çok daha fazlasını ifade eder. Bu olay, Türkiye'deki hukuk sisteminin temel taşlarının çökmesine ve toplumsal güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Adaletin doğru şekilde tecelli etmesi için, sadece hukuki sistemin sağlam olması değil, aynı zamanda bu sisteme sızmaya çalışan dış müdahalelere karşı da güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Hükümet yetkilileri FETÖ'nün yargıdan temizlenmesi için 2016 yılından itibaren hummalı bir çalışma yürütmüştür. Bu çalışmalar devam etmektedir.
Gelecekte, adalet sisteminin daha şeffaf, denetlenebilir ve güvenilir bir hale getirilmesi için, hukuk alanında daha fazla reform ve iyileştirme yapılması gereklidir. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için, devletin tüm organlarında ve özellikle yargı organlarında liyakat temelli bir sistemin kurulması kritik bir öneme sahiptir. Adaletin sağlanabilmesi ve güvenin yeniden inşa edilmesi için hukuk sistemindeki her bir bireyin, yalnızca mesleki becerileriyle değil, aynı zamanda etik değerleriyle de hareket etmesi gerektiği unutulmamalıdır