Türkiye’nin büyükşehirlerinde ve hızlı nüfus artışı yaşanan bölgelerde dikkat çeken bir sorun, her geçen gün daha da görünür hale geliyor: Çarpık kentleşme ve bunun doğurduğu sosyal sorunlar. Uzmanlara göre, düzensiz yapılaşma ve altyapısız yaşam alanları, yalnızca estetik ya da ulaşım gibi konularda değil, aynı zamanda suç oranları üzerinde de ciddi etkiler yaratıyor.
Peki çarpık kentleşme nedir, neden oluşur ve özellikle suç oranlarını artıran temel faktörler nelerdir? İşte konuya dair kapsamlı bir analiz.
Çarpık kentleşme; planlamadan yoksun, altyapı hizmetlerinin yeterli olmadığı, sosyal donatı alanlarının (okul, hastane, park vb.) bulunmadığı veya yetersiz kaldığı, genellikle düşük gelirli bireylerin yaşadığı düzensiz ve denetimsiz yerleşim alanlarını tanımlar.
Bu tür kentleşmenin temelinde hızlı nüfus artışı, kırsaldan kente yoğun göç ve ekonomik eşitsizlikler yer alır. Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren sanayileşmenin artmasıyla birlikte başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere birçok şehirde gecekondu bölgeleri oluşmuştur. Bu alanlar zamanla çarpık kentleşmenin merkezleri haline gelmiştir. 81 ilimizin tamamında plansız ve çarpık kentleşmenin yoğun olduğu mahallelerde suç oranı daha yüksek.
Araştırmalar, fiziksel çevre ile bireylerin davranışları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Kent planlamasının yetersiz olduğu, sosyal ve ekonomik hizmetlerin eksik kaldığı bölgelerde suç oranlarının daha yüksek olduğu gözlemleniyor.
Çarpık yapılaşma bölgelerinde aydınlatma, polis devriyesi, kamera sistemi gibi temel güvenlik önlemleri genellikle eksiktir. Bu da suç failleri için elverişli bir ortam yaratır. Özellikle hırsızlık, gasp ve uyuşturucu ticareti gibi suçlar bu bölgelerde yoğunlaşma eğilimi gösterir.
Çarpık kentleşme çoğu zaman düşük gelirli ailelerin yaşadığı alanlarda görülür. Eğitim ve istihdam olanaklarının sınırlı olması, bireylerin suça yönelmesini kolaylaştırır. Genç işsizlik oranının yüksek olduğu mahallelerde, çeteleşme ve organize suç faaliyetleri sıklaşabilir.
Plansız kentleşme sonucu oluşan bölgeler, genellikle kentsel hizmetlerden yoksun kalır. Bu da bireylerde devlete karşı güvensizlik ve toplumsal dışlanma hissini artırır. Bu psikolojik faktörler, bireyleri suça karşı daha duyarsız ve yatkın hale getirir.
Aynı zamanda şehir plancıları, suçun azaltılması için sadece cezai önlemlerin değil, mekânsal planlamanın da önemine dikkat çekiyor.
İstanbul’un özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda büyüyen semtlerinde (Bağcılar, Esenler, Sultangazi gibi) çarpık kentleşmenin izleri hâlâ sürerken, bu bölgelerdeki suç oranlarının şehrin merkezi ilçelerine göre daha yüksek olduğu biliniyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte bazı alanlarda düzelme olsa da, sosyoekonomik eşitsizlikler devam ediyor.
Başkent Ankara’nın Altındağ ilçesi, uzun süre çarpık kentleşmenin tipik bir örneği olarak gösterildi. Son yıllarda yapılan projelerle fiziksel dönüşüm sağlansa da, kültürel ve sosyal dönüşüm aynı hızda gerçekleşmediği için suç oranları halen yüksek.
İzmir’de de Buca ve Bornova gibi hızla göç alan ilçelerde, düzensiz yapılaşmanın sonucu olarak madde bağımlılığı ve çeteleşme gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Kent planlamacıları, bu bölgelerde kamusal alanlar ve gençlik merkezleri ile sosyal çözümler öneriyor.
Kentsel Dönüşüm Ama Sosyal Odaklı
Sadece bina yenilemeye odaklanmak yerine, yaşam kalitesini artıracak sosyal ve kültürel alanlara öncelik verilmeli.
Eğitim ve İstihdam Seferberliği
Özellikle gençler için eğitim ve mesleki gelişim projeleri teşvik edilmeli. Risk altındaki mahallelerde genç istihdamı desteklenmeli.
Toplumsal Katılımın Artırılması
Mahalle sakinlerinin yerel yönetim süreçlerine katılımı sağlanmalı. Bu, aidiyet duygusunu artırarak suç eğilimini azaltır.
Kentsel Güvenlik Uygulamaları
Aydınlatma, kamera sistemleri, polis devriyeleri ve mobil karakollar gibi tedbirler yoğunlaştırılmalı.
Çarpık kentleşme yalnızca fiziksel bir sorun değil; sosyal, ekonomik ve kültürel bir krizi de beraberinde getiriyor. Kentlerin daha yaşanabilir, daha güvenli ve daha kapsayıcı hale gelmesi için planlı şehirleşme, eğitim olanakları ve toplumsal bütünleşme olmazsa olmaz faktörler arasında yer alıyor.
Türkiye’nin geleceği için, suçla mücadelenin yalnızca kolluk kuvvetleriyle değil, şehirlerin yeniden tasarımıyla da yürütülmesi gerektiği gün gibi ortada. Uzmanlara göre, sağlıklı bir toplum için önce sağlıklı şehirler inşa etmek şart. Ülkemizde yani yapılan mahalleler ve sokakların dizaynı ile bu yerleşim alanlarında suç oranlarının düşük olduğu dikkatleri çekmektedir. Örnek verecek olursak deprem bölgelerinde yeni bir planlama ile inşa edilen mahallelerde suç oranlarının minimize olacağı kanaatindeyiz. // Ömer Faruk Artun - Adalet TV