9448,9%3,36
39,60% -0,03
46,07% 0,37
4228,67% -1,44
6791,55% -2,29
ADALET TV, ANALİZ - Savcılık ve mahkeme kalemlerinde görevli zabıt kâtibinden ceza infaz kurumlarında görev yapan infaz koruma memuruna kadar birçok adliye ve cezaevi çalışanı, düşük maaş, ağır iş yükü ve yetersiz personel politikaları nedeniyle iş motivasyonunun giderek azaldığını belirtiyor. Bu durum, hem adalet hizmetlerinin verimliliğini düşürüyor hem de kamu personeli arasında ciddi bir adaletsizlik algısına neden oluyor.
Adliye ve cezaevi personelinin omuzlarında, adalet sisteminin yükü her geçen gün ağırlaşıyor. Hâkim ve savcılar karar verici konumda bulunurken, kararların uygulanmasında, tutanakların yazılmasında, dosya işleyişinin takibinde ve mahkemelerin düzenli işlemesinde görevli olan personel, büyük ölçüde görünmez bir emeği yerine getiriyor. Özellikle son yıllarda dosya sayısındaki artışla birlikte mahkemelerde görevli memurlar günde yüzlerce evrakla ilgilenmek, ifadeleri tutanağa geçirmek, duruşma düzenini sağlamak ve aynı anda birden fazla dosyanın takibini yapmak zorunda kalıyor.
Cezaevlerinde çalışan infaz koruma memurları içinse durum daha da ağır. 7 gün 24 saat esasına göre görev yapan bu personel, hem fiziki hem psikolojik anlamda yıpratıcı bir iş yürütüyor. Kalabalık koğuşlar, artan tutuklu ve hükümlü sayısı, yetersiz personel ve vardiyalı sistem nedeniyle dinlenme süresi oldukça kısıtlı. Birçok infaz koruma memuru, yıllardır çözülemeyen özlük hakları sorunları nedeniyle görevinden soğuduğunu ve erken emeklilik ya da istifa gibi yolları düşündüğünü ifade ediyor. Adliye ve ceza infaz kurumlarında görev yapan memurların intihar haberlerini yayınlarken duyduğumuz üzüntüyü paylaşmak bile yıpratıcı.
Adalet çalışanlarının en büyük şikâyetlerinden biri de maaşların yetersizliği. Yıllardır enflasyon karşısında eriyen ücretler, özellikle büyükşehirlerde görev yapan adliye personelini ekonomik olarak zorluyor. Günümüzde bir zabıt kâtibi ya da infaz koruma memurunun maaşı, artan kira ve temel ihtiyaç giderleri karşısında geçinmeye yetmiyor. Ek mesai ücreti, nöbet farkı gibi ödemeler ise ya zamanında ödenmiyor ya da sembolik rakamlarla sınırlı kalıyor.
Maaş artışının zorunlu olduğunu savunan sendikalar ve personel temsilcileri, aynı eğitim seviyesine sahip diğer kamu çalışanlarına oranla adliye personelinin daha düşük ücret aldığına dikkat çekiyor. Örneğin, zabıt kâtipleri yazılı ve uygulamalı sınavla işe alınmalarına rağmen, benzer görevdeki kamu personelinden daha düşük maaş alıyor.
Adalet sisteminde yaşanan personel eksikliği, özlük haklarına ilişkin sorunları daha da derinleştiriyor. Özellikle büyük şehirlerdeki adliyelerde bir zabıt kâtibi, ortalama dört ya da beş mahkemeye birden destek vermek zorunda kalıyor. Cezaevlerinde ise bir infaz koruma memuru, norm kadrodan çok daha fazla sayıda tutuklu veya hükümlüyle ilgileniyor. Bu durum yalnızca çalışanların iş yükünü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda güvenlik açıklarına da davetiye çıkarıyor.
Personel yetersizliği nedeniyle yıllık izinlerin kullanılamadığı, hasta olan memurun yerine yedek personel bulunamadığı ve dinlenme sürelerinin kısıtlandığı belirtiliyor. Uzun çalışma saatleri, artan sorumluluk ve mobbing gibi sorunlar; psikolojik tükenmişliğe, ailevi sorunlara ve işten ayrılmalara neden oluyor. Uzmanlar, bu tablonun uzun vadede kamu hizmetinde ciddi bir kalite kaybı yaratacağını ifade ediyor. Bakanlık uzun süredir memur alımı yapmadı. Bu konuda dönem dönem haberler ortaya çıksa da alım ilanı resmi olarak yayınlanmadı.
Adalet hizmetlerinin aksamadan yürütülebilmesi için adliye ve cezaevi personelinin özlük haklarının ivedilikle iyileştirilmesi gerekiyor. Öncelikle maaşlarda enflasyon oranının üzerinde bir artış yapılması, temel geçim düzeyinin sağlanması açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca görev tazminatı, risk primi, fazla mesai ödemeleri gibi ekonomik haklar yeniden düzenlenmeli ve çalışanların emeklerinin karşılığı tam olarak verilmelidir.
Bunun yanı sıra personel eksikliğini gidermek için yeni alımlar yapılmalı, mevcut kadrolar güçlendirilmeli ve adliye içindeki görev dağılımı daha dengeli hale getirilmelidir. Özellikle cezaevi çalışanlarının nöbet sisteminin insani şartlara göre yeniden planlanması, yıpranma payı verilmesi ve psikolojik destek mekanizmalarının kurulması gerekiyor.
Sosyal haklar bakımından ise kreş, lojman, servis gibi olanaklar yaygınlaştırılmalı; görevde yükselme ve unvan değişikliği gibi kariyer imkanları adil bir sistemle yürütülmelidir. Aynı zamanda mobbing ve görev dışı angarya işlerin önlenmesi için kurum içi denetimler artırılmalı, personele yönelik şiddet olaylarına karşı yasal düzenlemeler güçlendirilmelidir.
Adalet sisteminin taşıyıcı unsurları olan adliye ve cezaevi personelinin sorunları artık görmezden gelinemez boyutlara ulaşmıştır. Yetkili sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının çağrıları dikkate alınarak, bu sorunların TBMM gündemine taşınması gerekmektedir. Özellikle yeni yargı paketleri hazırlanırken, sadece yasa metinlerine değil, bu yasaların uygulanmasını sağlayan personele de yatırım yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
Adaletin daha hızlı, etkin ve güvenilir bir şekilde işlemesi için adliye çalışanlarının haklarının korunması, sadece çalışanların değil, tüm toplumun menfaatinedir. Unutulmamalıdır ki adaletin tecellisi, güçlü bir insan kaynağıyla mümkündür. Bu nedenle, adliye ve cezaevi personelinin sesine kulak vermek artık bir tercih değil, zorunluluktur.