Cezaevinde ölen mahkumla ilgili AYM'den önemli karar

Ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan bir mahkumun vefatı nedeniyle AYM'ye kadar taşınan dosyada AYM önemli bir karara imza attı.

Cezaevinde ölen mahkumla ilgili AYM'den önemli karar
Editör: adalet.tv
07 Ekim 2021 - 19:40 - Güncelleme: 07 Ekim 2021 - 20:03
Ceza infaz kurumunda yaşanılan bir vefat olayıyla ilgili yargı yollarının tükenmesi üzerine son olarak AYM'ye başvuru yapan tutuklunun yakınları önemli bir kararın alınmasını sağladı. Olayla ilgili olarak AYM'den yapılan açıklamada; Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 29 Haziran 2021 tarihinde, İ. Moran'ın bireysel başvurusunda, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı koruma yükümlülüğünün ve yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olay Nasıl Yaşandı?

Başvurucunun oğlu S.M. Cezaevinde tutukluyken uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle rahatsızlanmış, revirde sadece nabız ve tansiyon kontrolü yapılmış, ardından S.M. koğuşuna dönmüştür.

Aynı gün öğleden sonra S.M. yeniden rahatsızlanmış ve kendisine ilk müdahale soğuk su dökmek suretiyle koğuş arkadaşları tarafından yapılmıştır. Cezaevi yetkililerinin araması sonrası olay yerine ulaşan 112 Acil Servis ekiplerinin müdahalesine rağmen S.M. hayatını kaybetmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından derhâl soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik) vermiştir. Başvurucunun anılan karara karşı itirazı Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla reddedilmiş ve takipsizlik kararı kesinleşmiştir.

Cezaevi Disiplin Amirliği tarafından görevliler (infaz ve koruma başmemurları, memurları ve sağlık memuru) ve S.M. ile aynı koğuşta kalan tutuklular hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin Amirliği, haklarında soruşturma yürütülen görevli ve tutuklulara ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu kararlar kesinleşmiştir.    

İddialar Neler?

Başvurucu, cezaevinde tutulan tutuklunun hayatını kaybetmesini önlemeye yönelik tedbirlerin alınmaması ve bu olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi Nasıl Oldu?

S.M., Cezaevine kabulünden sonra 20 Ocak 2015 tarihinde revir doktoruna muayene olmuş ve kendisine "madde bağımlısı" tanısıyla ilaçlar reçete edilmiştir. Yürütülen soruşturma kapsamında alınan tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere S.M. madde bağımlısı olup koğuşa geldiğinden beri birçok defa madde krizine girmiştir. Ayrıca S.M. uyuşturucu madde bağımlılığından kaynaklı olarak 24 Ocak 2015 tarihinde sabaha karşı rahatsızlanmış, krizinin sona ermemesi üzerine Cezaevi görevlileri aracılığıyla revire götürülmüştür. Bu durumda Cezaevi yetkililerinin S.M.nin rahatsızlığını bilmediği söylenemez.

Başvurucu, Cezaevinden temin edilen kamera kayıtlarında kopukluk olduğunu, görevlilerin olaya zamanında ve uygun bir şekilde müdahale ettiğine dair herhangi bir veri bulunmadığını ileri sürmüştür.

Başsavcılık yürüttüğü soruşturma kapsamında temin ettiği güvenlik kamera görüntülerini inceleterek bilirkişi raporları almış ve bu raporlarda yer alan tespitlere değinerek takipsizlik kararı vermiştir. Bilirkişi raporları incelendiğinde olay öncesi ve olay anına ilişkin görüntülerin çözümünün yapıldığı fakat kayıtlarda kopukluk olduğuna dair bir tespite rastlanmadığı görülmüştür.

Somut olayda S.M.nin genel durumu güvenlik kameraları ile kontrol edilmişse de S.M.ye bir tedavi uygulanmadığı gibi S.M.nin herhangi bir sağlık kuruluşuna sevki de yapılmamıştır. Bu tespitler karşısında Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin makul ölçüler çerçevesinde yaşama yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlem almadığı yaşamı koruma yükümlülüğünün İdare tarafından yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

Başvurucu, etkili soruşturma yürütülmesi bağlamında Cezaevinde yakınına tedavi ve müdahalenin uygun bir şekilde yapıldığına dair veriler olmamasına rağmen eksik inceleme ile takipsizlik kararı verildiğini ileri sürmüştür.

Somut olayda İstanbul Adli Tıp Kurumunun (ATK) otopsi raporunda, S.M.nin kesin ölüm nedeninin uyuşturucu madde yoksunluğuna bağlı olarak meydana geldiği tespit edilmiştir. Başsavcılık da kararında, alınan otopsi raporuna atıf yaptıktan sonra S.M.nin 24 Ocak 2015 tarihinde öğleden sonra rahatsızlanması ile başlayıp ölüm anına kadar geçen süreyi incelemiş ve anılan sürede Cezaevi yetkililerine atfedilebilir bir kusur oluşturan herhangi eylem bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiştir.

Başsavcılık, Cezaevine kabul edildikten sonra madde bağımlısı tanısı konulan S.M.nin rahatsızlığına yönelik herhangi bir tedavinin uygulanmamasını değerlendirmemiştir. Sağlık kuruluşuna sevk edilmeyen S.M.nin durumunun tıbbi müdahaleye imkân verebilecek şekilde yakından takip edilmemesinin basit bir muhakeme hatası veya ihmal olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği hususları Başsavcılık tarafından dikkate alınmamıştır. Sonuç olarak S.M.nin ölümüyle ilgili olarak yürütülen ceza soruşturması etkili yürütülmemiştir.

Anayasa Mahkemesi (AYM) açıklanan gerekçelerle yaşamı koruma yükümlülüğünün ve yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum